“Kurt yok, orman yok, ama beynimiz hâlâ kaçmak istiyor.”
Sabah mail kutunu açıyorsun: 20 okunmamış mesaj. Kalbin hızlanıyor. İçinden bir şey “kaç!” diyor. Peki neden? Gerçekten bir tehdit mi var?
Stresin Kökeni: Ormandan Ofise
İnsanoğlu binlerce yıl boyunca hayatta kalma mücadelesi verdi. Bir çıtırtı duyduğunda tehlike vardı: belki bir yırtıcı, belki düşman kabile. Beynimiz bu nedenle evrimsel olarak “tehlike algısı”na karşı çok hassas hale geldi.
Beynin Alarm Sistemi: Amigdala
Tehlike algılandığında, amigdala devreye girer ve kortizol gibi stres hormonları salgılanır. Kalp atışı hızlanır, kaslar gerilir, sindirim yavaşlar. Kaçmaya ya da savaşmaya hazırlanırsın.
Modern Tehditler = Evrimsel Sapmalar
- Aslan yok. Ama toplantı var.
- Savaş yok. Ama deadline var.
- Yırtıcı yok. Ama like gelmeyince panik var.
Beynimiz hâlâ taş devri tehditlerini algıladığı gibi modern durumları da “ölümcülmüş” gibi algılıyor. Sorun şu ki: Tehdit geçmiyor. Ve bu, kronik strese dönüşüyor.
Stresi Fark Et, Dönüştür
Stresi yok etmek değil, anlamak ve yönetmek gerekir. Çünkü o hâlâ bir işaret fişeğidir. Ama artık “kaçmak” yerine “gözlemlemek” gerekiyor.
Ne Yapabiliriz?
Uygulama | Fayda |
---|---|
Derin Nefes (4-4-4-4 Tekniği) | Parasempatik sinir sistemi devreye girer, panik azalır. |
Stresi İsmiyle An | “Şu an kaygılıyım” demek, limbik sistem yerine frontal korteksi devreye sokar. |
Vücut Tarama | Gerilen yerleri fark etmek, fiziksel rahatlama sağlar. |
Son Söz
Stres düşman değil. O, beynimizin hâlâ bizi korumaya çalıştığının işareti. Ama artık kaçmıyoruz, izliyoruz. Ve izleyerek dönüştürüyoruz.
“Beyin hâlâ vahşi doğada. Ona modern hayatı yavaşça öğretmeliyiz.”