Gün içinde birçok deneyim yaşarız. Kimileri yüzümüzü güldürür, kimileri içimizde iz bırakır. Ama dikkat ederseniz, özellikle gece yatağa uzandığınızda, genellikle aklınıza daha çok can sıkıcı anlar gelir. Peki neden? Neden mutlu anılar bu kadar çabuk unutulurken, olumsuz olanlar zihnimizde daha çok yer eder?
Negatif Yanlılık: Evrimsel Bir Miras
Bu duruma psikolojide “negatif yanlılık” (negativity bias) adı verilir. Evrimsel olarak bakıldığında, hayatta kalmak için tehlikeleri hatırlamak, onları tekrar yaşamamak açısından çok daha önemliydi. Ormanda yürürken bir çalılıktan çıkan kaplanı unutan atalarımız doğal olarak elenmişti. Ancak güzel bir gün batımını unutanlar için hayat devam ediyordu.
Hafıza ve Duygular Arasındaki Bağ
Beynin duygularla ilgili bölgesi olan amigdala, özellikle negatif duygularla daha yoğun çalışır. Bu durum, kötü bir anının daha kalıcı olmasına neden olur. Olumsuz duygular, hafızaya kazınma sürecinde adeta “zımba” etkisi yaratır.
Modern Hayatta Bu Neden Sorun Yaratıyor?
Günümüzde artık çalılıktan çıkan kaplanlar yok, ama bir e-posta yanıtının gecikmesi bile beynimizde bir tehdit algısı yaratabiliyor. Bu nedenle küçük olumsuzluklar bile zihnimizde büyüyor, stres ve anksiyeteye neden olabiliyor.
Bilgelik Perspektifiyle Negatif Yanlılığa Bakış
Felsefi ekoller ve spiritüel yaklaşımlar, bu içsel yönelimi fark edip dengelemek için asırlardır çeşitli yollar sunmuştur. Stoacılar, düşüncenin nesnelliğini öne çıkararak olayları dramatize etmemeyi önerirken; Sufizm kalbin merkezine dönerek huzuru içeride arar.
Negatif yanlılık farkındalıkla dengelenebilir. Örneğin her akşam “Bugün iyi ne oldu?” diye sormak, beynin pozitif yönleri de kaydetmesini teşvik eder. Şükran günlüğü tutmak, bilinçli farkındalık (mindfulness) pratikleri yapmak ya da sadece birkaç dakika sessizce nefese odaklanmak bile fark yaratır.
“Zihin bir bahçe gibidir. Ne ekersek, onu büyütür.”
Kötü anılar da iyiler kadar insan olmaya dair. Mesele hangisini daha çok suladığımızda…